Kısa süre önce Kızıldere olaylarının yıl dönümüydü. Hatta bir de televizyon dizi var buna değinelim. Siz 12 Mart’ı o günleri nasıl yaşadınız?
Bir kere dizide iyi ya da kötü bir şey yapmış olabilirler bunu bilemiyorum.Ama şunu söylemek istiyorum. TV dizilerin bir takım kaygıları var. Mesela ticari kaygıları var. Sansürleri olur.Ben büyük acıların böylesi ticarileştirilmesini doğru bulmuyorum. Hem ticari amaç, hem tarih, geçmiş aktarma birlikte olmaz. Ticari kaygı olmadan olabilir. Bunun örnekleri var. Bazı olayları anlatan filimler var biliyorsun.Onlarının bağımısız bütçeleri var. Ticari kaygıdan uzak bunu yapıyorlar.Deniz Gezmiş, Mahir Çayan gibi gençlerin geçmişleri de ticari kaygılardan uzak bir biçimde bu günün gençlerine anlatılmalıdır. Bunu o dönem işin içinde olan Ertuğurul Kürkçü Birgünde röportajında yaptı.. Öyle yapmak gerek. Ne kadar cesaretli davrandı bilemem ama çok güzel bir şey yaptığınana inanıyorum. Kutluyorum. Mektuplar yayınlanabilir, günlükler yayınlanabilir. Ben kendi günlüğümü yayınladım. Orada 10 Mayıs tarihli günlüğümde Deniz Gezmiş’ler için, o dönemin gençleri için bakın dedimiştim :
“ … Deniz Gezmiş’in ve yatakta zincire vurulmuş halde Yusuf’un resimleri. Artık ‘çok özel küçük şeyler’ime yer kalmıyor. Onlar ölüyorlar; onlar işte, insanlar tabur… XX. yüzyıl savaşlar ve robatlar çağı.İnsan yok.Onları öldürüyorlar. Asıyorlar onları; hayalarını buruyorlar; tabanlarını batlatıyorlar; sonra da soğuk suda yürütüyorlar;İnsanların kendisi olmasına izin tanımıyorlar. Güç varsa, szi cılızlar yoksunuz. Hiçsiniz.
İstedikleri kadar kışkırtsınlar, susacağım.Susun, susun :Suskunluk korkutur faşizmi:Le Despotisme est un paradoxe: Despotluk akılsızlıktır, gülünçtür,saçmadır.Anlaşıldımı.” ( Damla Damla Günler I-II Satıfa 117)
Ben o dönemi Ankara’da yaşadım.Hatta ben bunu yazdım “Aşkımın Ve Başkaldırımın Kenti Ankara” diye. Çünkü o gençlerin insan hakları, değişim ve söz hakkı istiyorlardı. Onlarda bir sorgulama, devingenlik vardı. Ben hep içinden onların peşlerine takılmak istemişimdir.Fakat her zaman olduğu gibi değişim isteği çok kötü karşılandı. Onlarında yanlışı olmuş olabilir ama bu önemli değildi. Sayın Halit Çelek bizim dostumuzdu, onların da avukatıydı. Onların asılmaması çok çaba gösterdi, onlar için nasıl ağladığını gözlerimle gördüm.Gençlerin üzerine çok kötü gidildi. Asker cullandı üzerine onlarına. Aşkıma ve Ankara’ya başkaldırm dediğim. Bu 3 gençin asılmasına başkaldırımdır. Ankara biliyorsunuz bugünde devletin, hükümetin simgeler. Ankara bilir dendiğinde devlet, hükümet bilir demektir.Bende de devletime başkaldırdım burada. Bundan sonrada güvenim sarsıldı. Beni 12 Mart’ta bu gençlerin öldürülmesi, asılmaları çok etkiledi. Ben hem Ankara’da hemde Halit beylere yakın olmam nedeniyle Deniz’lerin olaylarını daha fazla yakından biliyordum. Ama Ertuğrul anlattıkları beni çok etkiledi, o günlere getirdi. Gençliğin o hareketi ittihak tarakki hareketi hiç değildir. Tamamen sivildi.
Birgün Gazetesi
7 Nisan 2008