MİT eski Müsteşar yardımcısı CEVAT ÖNEŞ: Kürt sorununun çözüm için, siyasi irade şart

BİRGün Yazı Dizisi-TÜRKİYE-KÜRT SORUNUNDA –ÇÖZÜME NE KADAR HAZIR? -3

Hakan Tahmaz-18 Mart 2008

Kürt sorununun çözüm için, siyasi irade şart

Türkiye’de kimlik, aidiyet, inanç, kültür, ekonomik, sosyal, siyasi farklılıkların ortaya çıkardığı tüm sorunların çözümü, çağdaş demokratik kriterler çerçevesinde gerçekleştirilebilecektir.

<<Kürt sorununda son aylarda yaşananlara baktığımızda ne görülüyor?

Silahlı Kuvvetlerimizin Kuzey Irak’a yönelik hava ve kara operasyonlarının sonuçları, konu ile bağlantılı tartışma ortamını genişletti. Kuzey Irak’ta, PKK silahlı gücü ortadan kaldırılsa dahi, sorunun Türkiye boyutunun önemi ve meselenin karmaşıklığı dikkatleri çekti. PKK’nın silahlarından arındırılmasının öncelikli önemi, ortak bir zemin oluşturmasına rağmen, meselenin Kürt sorunu ile bağlantısı ve çözüm şartlarının geliştirilmesinde devlet bünyesinden, sorunla bağlantılı tüm aktörlere kadar, somutlaşan, etrafında bütünlük yaratılabilecek bir çözüm projesinin henüz bulunmadığı hususu da açıklık kazandı.

Siyasi iktidar ile silahlı kuvvetler ve muhalefet partileri arasında ortaya çıkan ve tartışma yaratan görüş farklılıklarının yarattığı atmosferin, “çözüm”, “barış koşullarının” oluşturulabilmesinde yaratabileceği olumsuz sonuçlarla ilgili kaygılar da yaşanmaktadır.

 

Öncelikle PKK’nın silahlarının bıraktırılması ve Kürt sorununun çözümü ile ilgili kapsamlı bir projenin, henüz uygulamaya geçirilememesine rağmen, çözümle ilgili tartışma ortamının gelişmekte oluşu, gerçekçi yaklaşımların ortaya çıkabilmesi ve ortak paydalarda buluşma şartlarını hazırlayabilmesi yönüyle de öneme haizdir.

 

<<Kuzey Irak’a yönelik operasyon sonrasında Ankara’da tansiyon neden yükseldi?

 

Son Kuzey Irak’a yönelik operasyonlarda siyasi iktidar ile ordu arasındaki uyum görüntüsünün yarattığı gelişmeler ile ABD’nin operasyonun gelişimini sınırladığı izlenimini yaratan davranışlarının, muhalefet tarafından kullanılabilirlik durumunu yarattığı gibi bir görüntü oluşmuştur. Ayrıca muhalefetin ordu’yu siyaseten etkileme ve/veya dayanışma içinde olma görüntüsünün, “seçmen” üzerinde negatif etki yarattığı algılamasını kırma arayışı olarak değerlendirmeler de yapılmıştır.

Görülebilen ve görülemeyen sebepler ne olursa olsun, ortaya çıkan fotoğrafın, çağdaş demokratik sistemin nitelikli kurumsal yapılarının, görev ve sorumluluk sınırlarıyla uyumlu bir görüntünün sergilenmediğini söyleyebiliriz.

 

<<Çözümün temel unsurları başlıklı bir yazınızda “…çözüme endeksli, sürekliliğe sahip bir siyasi irade oluşturması…”ndan ve bu “…siyasi iradenin kurumsal ve toplumsal desteğinin sağlanması…”ndan söz ediyorsunuz, bu önerinizi biraz detaylandırır mısınız?

 

“Kürt sorunu”nun çözümü, Türkiye’miz için en öncelikli “hayati” bir meseledir. Ülkemizin çağdaş demokratik sisteminin kurumsallaşmasının, toplumsal bütünlüğünün güçlendirilmesinin, sosyal barış ve refahın gerçekleştirebilmesinin temel koşuludur. AB’ne tam üyelik hedefinin de öncelikli şartlarındandır. Böylesine önemli bir konunun; siyasi, diplomatik, hukuki, ekonomik, sosyal, kültürel, psikolojik boyutları mevcuttur. Tarihi süreçte, iç ve dış dinamiklerin etkiliye geldiği çok önemli meselenin çözümü için, soruna bütünlük çerçevesinde yaklaşan bir projenin, uygulanabilirlik şartları dikkate alınarak hazırlanmasını zorunlu kılmaktadır. Siyasi iktidarın kararlılığının ortaya çıkardığı siyasi iradenin, kendi iktidar dönemini de aşacak şekilde devamlılığının sağlanabilmesi, parlamentodan, tüm anayasal kurumlarına kadar, çözüm politikalarının oluşturulması ve uygulamalarında birlikteliğin sağlanmasına paralel olarak toplumsal desteği kazanıcı çalışmaların başarısı çözümün öncelikli temel unsurlarını oluşturmaktadır.

<<Bölgesel Kürt yönetimiyle yaşanan kriz, sürdürülebilir bir kriz midir?

Bölgesel Kürt yönetimi, Irak halkının kabul ettiği ve BM dâhil uluslararası kurum, kuruluşlar ve ülkeler tarafından da meşru görülen Irak Anayasa’sının ortaya çıkardığı bir sonuçtur. Türkiye’nin çıkarları, Irak’ın toprak bütünlüğünün korunmasını zorunlu kılmaktadır. Bu sebeple Irak’ın istikrarının korunarak, Türkiye-Irak ilişkilerinin geliştirilmesi, ülkemizin çıkarlarıyla örtüşmektedir.

ABD’nin emperyal hedeflerinin yaratabileceği riskleri dikkate alan Türkiye’nin, coğrafyasının ve nüfusunun ayrılmaz bir parçası olan bölgesel Kürt yönetimi ile olan ilişkilerinin, Irak’ın bütünlüğü çerçevesinde geliştirilmesi ve sorunlarını öncelikle çözmesi, milli çıkarlarımızın zorunlu kıldığı bir sonuçtur.

Türkiye, Irak ve bölgesel Kürk yönetimi ile olan ilişkilerine konjonktürel gelişmelere göre değil, milli çıkarlarının zorunlu kıldığı bölgesel ve küresel politikalar çerçevesinde yaklaşımlar gösterebilir. Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani’nin Türkiye ziyaretinin, geliştirilmesi geciken Türkiye, Irak, bölgesel Kürt yönetimi ilişkilerine yeni ivme kazandıracağı beklenmektedir.

<<Kürt sorununda ABD, son gelişmeler nedeniyle daha etkin bir aktör konumuna gelmesi söz konu olabilir mi?

ABD, Kürt sorununun çözümünde temel, belirleyici aktör olamaz. Emperyal bir gücün soruna yaklaşımı, küresel-bölgesel çıkarlarının değişkenliğine, konjonktüre göre farklılıklar gösterebilir. Türkiye kendi iradesinin şekillendirdiği çözüm projelerinde, yeterlilik sınırlarını kendisi belirleyerek, ortak çıkarlarının kesiştiği şartlarda, ABD’nin ve diğer ülke ve kuruluşların desteğini alarak, çözümün şartlarını yaratabilir.

Günümüzde küresel ve bölgesel koşulların, ABD’nin çıkarları içinde Türkiye’nin kazandığı önem sebebiyle, ortak çıkarlar dengesi kurulabilirse, söz konusu ülkenin çözüm için destekleyici aktör olma hususunun sağlanması önem kazanmaktadır.

<<Çatışma, bastırma ve şiddet eksenli siyasetin egemenliği altında demokratikleşme sağlanabilir mi?

Yaşanan 1984–2008 süreci somut sonuçları ile sağlanamayacağını göstermiştir. 2002–2005 tarihleri arasında AB sürecinin zorunlu kıldığı gelişme ve değişimlerde ortaya konan performansın sağladığı şartların gerek demokratikleşme gerek siyasi ve ekonomik istikrarın sağlanması ve gerekse Kürt sorununun çözümü şartlarında yaratabildiği olumlu ortamı önemle değerlendirmek durumundayız.

<<Nasıl bir demokratikleşme perspektifi kalıcı çözümün yolunu açıcı olur?

Çoğulcu, demokratik, laik, sosyal, hukukun üstünlüğünün şekillendirdiği parlamenter sistem içinde; özgür, eşit bireyi yaratan; adaletli, sosyal, refahın gelişimi hedeflerini dikkate alan; etik değerleri yaşamın her alanında hayata geçirmeye çalışan bir siyasi bakışın şekillendirilmesine ihtiyaç duyulmaktadır. Etnik, inanç, kültürel farklılıklara göre ayrıcalıklı, özel haklar talebi, sorunları çözümleyici olamadığı gibi yeni riskleri de davet edebilmektedir. Farklılıkların eşitliği içinde bütünlüğün yaratılması temel hedef olabilmelidir.

Sonuç olarak; soruna Türkiye’nin genel demokratikleşme perspektifi çerçevesinde yaklaşılmakta olup, kimlik, aidiyet, inanç, kültür, ekonomik, sosyal, siyasi farklılıkların ortaya çıkardığı tüm sorunların çözümü, çağdaş demokratik kriterler çerçevesinde gerçekleştirilebilecektir.

<<Devlet yapısında, radikal reform yapılmadan çözümün gerçekleşmesi imkân dâhilinde mi?

Sorunu derinleştiren ve günümüze kadar getiren “zihinsel”, “kurumsal” yapının korunarak, olması gerek çözüm şartlarının yaratılabilmesi mümkün değildir. Ancak Türkiye toplumunun demokratikleşme talepleri, 2002–2007 seçimleriyle ortaya koyduğu değişim iradesi umut vermektedir.

<<Türkiye’nin toplumsal yapısı, kültürel ortamı, Kürt sorununun demokratik çözümüne, uygun mu?

Osmanlı’dan günümüze kadar halkların barış içinde yaşadığı bu topraklar günümüzde de insanını barış içinde yaşatabilecek bilgeliği ve potansiyeli barındırmaktadır. İhtiyaç duyulan şey, var olan “barışçı”, “çözümleyici” toplumsal taleplerin, siyasi çözümlere dönüştürülebilmesi ve toplumu yönetmeye aday olan siyasi hareketlerin, toplumsal talepleri karşılayabilecek niteliksel yapılarını ortaya çıkarabilmeleri hususudur.

<<Barışa giden yolun haritası ne olmalıdır?

Özetle, satır başları itibariyle ifade edersek;

  • Kürt sorunu ve diğer temel sorunların çözümüne, Türkiye’nin demokratikleştirilmesi hedefleriyle uyumlu olarak bakılması,
  • Çözüm için, kurumsal bütünlüğü sağlanan siyasi iradenin oluşturulması ve devamlılığını koruyan koşulların yaratılması,
  • Çözüm için, soruna bütünsel yaklaşan bir projenin hazırlanması,
  • Vasatlardaki, kitlelerdeki psikolojik kırılganlıkları ortadan kaldırabilecek çalışmalara öncelik ve önem verilmesi,
  • Çözümün, öncelikle iç dinamiklerin doğru şekilde, doğru zamanlama ile mümkün olan koordinasyon/işbirliği şartlarının yaratılmasıyla mümkün olabileceğinin anlaşılması,
  • Öncelikle silahların bıraktırılması hususunda, atılabilecek hukuki, insani, idari tedbirlerin uygulamalarında, kitlelerin destek verebileceği bir kararlılığın ve inandırıcılığın sergilenmesi,
  • Sorunun partiler üstü bir yaklaşımla değerlendirilebilmesi,
  • Toplumsal mutabakatı ön plana çıkaran çalışmalara öncelik verilmesi,
  • Meclis’te ve meclis dışında DTP’nin de dâhil olduğu, rekabet içinde iş birliği çalışmalarının gerçekleştirilebilmesi,
  • Dış aktörlerin alınabilecek desteklerinin, ortak çıkarlarla uyumlu olarak şekillendirilebilmesi,
  • Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu, ancak iç politika tartışmaları ile geciken yeni bir Anayasa yapımının, temel sorunlarımızı çözebilecek ve toplumsal bütünlüğümüzü güçlendirecek şekilde, evrensel değerlerin ve çağdaş demokrasi kriterlerinin hedefleri ile uyumlu şekilde gerçekleştirilebilmesi,

Öncelikle ihtiyaç duyulan “güvenirlilik” şartlarının yaratılabilmesi, gibi temel unsurlar dikkati çekmektedir.

<<Çözüm sürecinde “akil insanlar” grubunun/ topluluğu işlev görebiliri mi, olursa bu nasıl hayata geçebilir?

“Akil insanlar” gibi terör örgütü tarafından yapılan bir önerinin, beklenilen etkiyi yaratabilme şansının bulunmadığını ifade edebiliriz. Benzer bağımsız çalışmalar ile “ Türkiye Barış Meclisi”, “Barış Girişimi” gibi sivil çalışmalar da, siyasi iradenin proje oluşturma ve kamuoyunu hazırlama faaliyetleri kapsamında önem kazanabilirler. Söz konusu kuruluşlar aracılığı ile devlet ve PKK arasında bağlantı kurma arayışlarının, Türkiye şartlarında mümkün olmadığını öngörebiliriz.

 

Giriş: Siyasal yelpazenin değişik kesimlerde çözüm isteklerinin yankı bulduğu bir süreçte, yıllarca devletin bürokrasinde ve en son Diyarbakır’da görev yapan eski bir güvenlik görevlisinin sorunun çözümüne yaklaşımı ve önerileri hangi noktada bulunduğumuzu göstermektedir. Özellikle siyasal irade yokluğuna ve oluşacak iradenin kalıcılığa yaptığı vurgu, esasında bir kaygıyı dile getirmektedir. Barış ya da çözüm kısa sürede gerçekleşebilecek bir şey olmadığı için oluşturulacak iradenin kalıcı hale gelmesine yapılan vurgu çok daha fazla önem kazanmaktadır.