Gelecek Dergisi Ekim 2005 sayı: 26
Irak’ın işgalinin üçüncü yılının son çeyreğinde savaş karşıtı hareketin muhasebesini yapmakta yarar var. Uluslararası küreselleşme karşıtı ve savaş karşıtı hareketin bir parçası olarak uluslararası mücadelenin deneyimi ışında bir değerlendirme yapmak gerekiyor. Bu değerlendirme bizlere ABD’nin İran ve Suriye gibi ülkelere yönelik tehditlerinin güncelliğini koruduğu bir süreçte savaş karşıtı hareketin gelişip, yaygınlaşması ve etkin güç olması için yürümemiz gereken yolu gösterecektir.
11 Eylül sonrası ABD’nin bir dizi müttefikiyle birlikte uygulamaya koyduğu neo liberal ekonomik, sosyal politikalarıyla bütünleşmiş askeri saldırgan politikalarına karşı savaş karşıtı hareket son yıllarda hızla gelişen küreselleşme karşıtı hareketin hızından aldığı güçle beklenmeyen bir anda yaygınlaştı, kitleselleşti ve küreselleşme karşıtı hareketinin sürükleyicisi oldu. Özellikle Irak İşgali öncesinde bütün dünyada gerçekleştirilen 15 Şubat gösterileri dünyada iki süper gücün varlığını ortaya koydu. Bir tarafta savaş ve işgal naraları atan ABD emperyalizmi ve müttefikleri diğer tarafta “Bu Savaşı Durdurabiliriz” şiarı ile sokaklara dökülen barış gönüllüleri, savaş karşıtları. Bu bir anlamda savaş karşıtı hareketin doruk noktası oldu. Türkiye içinde 1 Mart 2003’de Ankara’ da yapılan “Bu Savaşı Halk Durdurur “ gösterisi en güçlü, en etkin ve Türkiye açısından tarihi bir gösteri oldu.
Savaşın başlamasıyla birlikte öncesindekilere benzer kitlesellikte gösteri ve eylemler olmadı ama; ABD’nin Irak’ı işgaline ve izlediği siyasete karşı nefret, kin ve düşmanlık çok daha fazla arttı ve yaygınlaştı. İnsanlarının çoğalarak gösterilere katılmamasının nedenlerinin başında savaşın engellenebileceğine olana inançlarının sarsılması gelmektedir. Bu nedenlerin yanı sıra Irak’ta süren direnişin karakteri üzerine savaş karşıtları arasında çıkan tartışma, bazı direnişçi güçlerin sivillere yönelik intihar eylemlerine ve El Kaidenin saldırılarına karşı, küresel savaş karşıtı hareketin açık, net ve bütünlüklü tavır koyamaması veya kendini ayrıştırmaması/ayrıştıramamasının da önemli etkileri olmuştur. Bir anlamda ABD’nin Irak’ı işgaline karşı yürütülen mücadelenin işgale karşı direnenleri destekleme ile aynılaştırılması, savaş ve işgal karşıtlarının edilgenleşmesine ve olup bitenleri sessizce köşelerinde izlemelerine yol açtığını söylemek mümkün. Savaş kartı mücadelenin karakteri, ani çıkışlara inişlere müsait olması bu sürecin daha hızlı yaşanmasına neden oldu. Bütün bunlara işgalin gittikçe kanıksanmasının önüne geçecek etkin, kitlelerin duyarlıklarını kucaklayabilecek teşhir kampanyaları yürütülememiş olması küresel savaş karşıtı hareketin büyük oranda sokaktan çekilmesine yol açtı. Bu arada bazılarımızın kendi küçük gruplarının çıkarlarını her geçen gün savaş karşıtı hareketin çıkarlarının önüne geçirme ve grubunu irileştirme çabası hareketin 24 Eylül eylemlerinde olduğu gibi, işgalin sonuçlarıyla günlük yaşamda hisseden ABD ve İngiltere gibi ülkelere kadar gerilemesi sonucunu doğurdu. Yani savaş karşıtı hareket bugün Irak işgaline karşı olan geniş kitleleri harekete geçirmede ve işgalci emperyalist ABD askerlerinin ve müttefik güçlerin işleri zorlaştırmada etkin oldu ama Irak’tan pılını pırtını toplayarak terk etmesini sağlamada başarılı olamadı.
Bu süreçte, Türkiye’de savaş karşıtı hareket savaş bölgesinde olmanın yarattığı etki ile hızla parladı ve 1 Mart Ankara, 6 Nisan İstanbul’da büyük gösteriler sonrası Irak’ta Savaşa Hayır Koordinasyonu solun güç birliği zemini olarak gören sekter anlayışların dayatmacı tutumları sonucunda dağıldı. Bir yıla yakın bir tarihi deneyi ve 15 Şubat küresel eyleminin ve 1 Mart Ankara gösterisinin moral gücüyle emek, meslek örgütü temsilcileri, bazı siyasal çevreler ve aydınların girişimiyle Küresel Barış ve Adalet koalisyonunun kuruluşu gerçekleşti. Türkiye savaş karşıtı hareketin ikinci dönemi olarak nitelendirilebilecek Küresel BAK, esas olarak anti-kapitalist uluslararası savaş ve küreselleşme hareketinin bir parçası/Türkiye ayağı olarak, örgütsüz kesimleri harekete geçirmeyi, Irak savaşı ve işgali dolayımıyla küresel adalet ve barış mücadelesini, oluşturduğu kampanya birliği zemininde, toplumun en geniş kesimini harekete geçirmeyi amaçladı. Yoksa bugün bazıların iddia ettiği gibi kendisini Türkiye’deki savaş karşıtı %82’nin temsil eden bir zemin olarak kurgulamadı. Bu (küçük bir azınlığın, büyük bir çoğunluk adına hareket etme sevabına kapılan) ikameci yaklaşımın aksine bir tutumla % 82 ulaşmanın yollarını arayarak onlarının vicdanın sesi olmayı amaçladı.
Küresel BAK iyi bir çıkış yaparak kısa sürede savaş karşıtı mücadelenin tek örgütlenmesi haline geldi. Bazı sol çevrelerin Irak’ta Savaşa Hayır Koordinasyonu, işgale hayır Koordinasyonu olarak dönüştürme çabaları başta Küresel BAK karşı bir rakip platform olarak görünse de kısa sürede esas olarak bazı sosyalist çevrelerin dar bir platformu olarak kaldı. Küresel BAK ise bu sürede başta Gelme Bush ve 19 Mart gösterisi olmak üzere bir dizi işgal ve savaş karşıtı gösteri ve eylemde etkin rol üstlenerek kamuoyu nezdinde önemli bir meşruiyet kazandı. Özellikle büyük kentlerde gençlik içinde geliştirmeye çalıştığı çalışma tarzı ve mücadele anlayışı acısından önemsenecek bir ilgi odağı oldu, önemli deney biriktirdi.
Çeşitli sorunlar, yanlış yaklaşımlar nedeniyle Küresel BAK’ın bugüne kadar sürdürdüğü çalışmalarda gerektirdiği gibi etkin, düzenli katılımımızı bugüne kadar sağlayabildiğimizi söyleyebilmek mümkün değil. Sınırlı sayıda insanın üzerinde yürütülen faaliyet sonucu bugün yaşanan daralmada herkesten daha çok bizlerin payı ve sorumluluğu olduğu söylemek gerek. Kuruluş sürecinde yer alan bir çok emek örgütü yöneticisinin ve bir çok savaş karşıtının Küresel BAK sürecinden çekilmiş olmasının bir nedeni BAK sürecinde etkin olan bazı dostlarımızın sekter, hiçbir eleştiriye tahammül etmeyen, dıştalayıcı, kendi siyasal gündem ve yaklaşımlarını BAK’a dayatan, BAK’ı sadece bir tür Londra’nın bir parçası olarak gören, bu anlamada küreselleşme karşı hareket içinde süren temel tartışmalarda Küresel BAK’ı kendi siyasal düşünceleri parelerinde tutum alıyor gibi sunmaları yada böyle göstermeleri ve Küresel BAK faaliyetlerini politik zeminlerdeki faaliyetlerinin tasarlandığı gibi tasarlamaya çalışmaları, planlamaları. Diğer ikinci önemli neden ise bizlerin çeşitli bahanelerle Küresel BAK faaliyetlerinden uzak durmamızdır.
Bugün solun en önemli sorunu ve görevi çeşitli mücadele alanlarında Küresel BAK benzeri ama daha gelişkin, daha etkin, daha fazla yerellere yayılmış yapıların oluşması, güçlü ve etkin toplumsal muhalefet hareketlerin inşa edilmesidir. Bu noktada Küresel BAK deneyimi doğru değerlendirilmeli, kazanımlarına sahip çıkarak yeni alanlara taşına bilmelidir. Savaşa karşı mücadelenin gelip geçici bir şey olmadığını kabul ediyorsak Küresel BAK deneyimi ve kazanımları üzerinde çok fazla durmak durumundayız. Bu açıdan gelinen aşamada bazı noktaların altını çizmekte yarar var:
- Küresel BAK politik, çalışma tarzı, örgütlenme anlayışı bakımından kuruluş konseptinden uzaklaşmaktadır. Hızla bunun önüne geçilmelidir. Hiç kimsenin rüchan hakkı ile davranması makul olmadığı gibi hiçbir çevreninde kendi politik yaklaşımlarını (direnişin ahlakı olmaz yada yeni sol tartışmaları gibi) örgütsel kararlarıyla Küresel BAK tutumuna dönüştürme davranışları makul görülemez.
- Küresel BAK gibi bireysel katılımın esas olduğu yapılar, çalışmalarında demokratik katılımcılığı, şeffaflığı ve konsensüsü esas almak durumundadır. Sürdürülen çalışmaları değerlendirecek veya yeni kampanya kararlarının alınacağı meşru zeminler BAK’ın kendi içinde oluşturduğu zeminlerdir. Yürütülen kampanyalar geniş katılımlı toplantılarda değerlendirilmeli, yeni kampanya kararlar aynı biçimde alınmalıdır.
- Sürdüğümüz kampanyalarının propagandasının içeriğini ana metnimizin ruhuna uygun doldurmalıyız. Savaş ve işgali siyasal, sosyal boyutlarıyla geniş bir çerçevede teşhir etmeliyiz.
- Uluslararası kampanyalarla ilişkilenirken bu güne kadar yaşanmış deneyler ışığında tek bir siyasal çevreye ait olan kampanyalar değil daha kapsayıcı, ülke topraklarına basan kampanyalar seçilmelidir. Küresel BAK, savaş karşıtları ve küreselleşme karşıtları içindeki temel ayrımlarının her hangi birinin yanında, her durumda, yer almaya çalıştığında kendini darlaştırmaktadır.
- Küresel BAK’ nu birkaç çevrenin oluşturduğu bir zemin olarak algılayan davranışlar terk edilmelidir. Aksi taktirde uzun süreli bir işlev görmesi mümkün olmaz. Siyasal çevrelere mensup kişiler kendi siyasal faaliyetlerini Küresel BAK ismi altında yürütmemelidir. Bu anlamda Küresel BAK’ın ortaya çıkardığı olanak ve ilişkileri hoyratça kullanmama sorumluluğumuzun gereğini yerine getirmek durumundayız.
- Küresel BAK, faaliyetlerini yerellerde örgütlenmeyi becerebildiğimiz ölçüde güçlenebilir, yaygınlaşabilir. Küresel BAK içinde yer alan her hangi bir siyasal çevrenin ilişkileri ve olanakları ile sürdürülecek çalışmalar BAK’ı darlaştıran, o siyasal çevre ile özleştiren bir sonuç doğurmaktadır. Bu nedenle Küresel BAK’ın yerel ayakları toplumsal karşılığı gerçek anlamda olan yerlerde oluşturulmalı.
- Küresel BAK bugünlük darlaşmış durumunu aşmak zorundayız.Sürecin başında yer alan ancak bugün uzaklaşmış bazı kesimlerin katılımını sağlayacak düzenlemeler hızla yapılmalıdır. Dar pratikçi ve sekter tutumlardan uzaklaşılmalıdır. Daha kitlesel eylemlikler yerine daha geniş kesimlerin katılımın hedef alan çalışmalar planlanmamı, her kampanyada kendimizi tekrarlayan etkinlik biçimlerinden uzak durulmalıdır. Yeni tarz ve yöntem geliştirdikçe yeni insanlara ulaşabiliriz.
Küresel BAK tarafından önümüzdeki günlerde başlatılacak ve 18 Mart 2006 tarihine kadar sürecek olan ‘İncirlik Kapatılsın’ kampanyasını bu eksikliklerimizi aşmayı amaçlayan bir tarzda tasarlayıp, planlayıp ve yürütmeliyiz. Yaptığımız bu eleştiriler, değerlendirmeler ve önermeler bizlerin BAK sürecini dışarıda takip etmemiz için gerekçe olamaz . Önerilere ve değerlendirmelere sahip çıkmak Ancak BAK içinde aktif bir biçimde yer almayı gerekli kılar. Devrimci eleştirdiği ölçüde doğru yapmayı başardığında bu sıfata laik olur.